logo
Giriş yap
DuyurularHashtaglerNeden BuradayızDOZHakkındaİletişimVakıfBağış
Giriş yap
image

31 Yıl Çalışmış, Yüzden Fazla Ödül Almış Başarılı Bir Askerin Gözünden

28 Şubat döneminde eşimin başının kapalı olması nedeniyle soruşturmaya maruz kaldım.

Justice for Humanity

3 dk

1

0

Öncelikle selam ve saygılarımı sunmak istiyorum.

Bu satırları kaleme almamdaki temel maksat; maddi ve manevi birçok riskleri göze alarak Hollanda’ya gelişimin nedenini izah ederek, yaşanmış olan mağduriyetimi gözler önüne serip, bu durumlardan bi haber olan insanların kendi hayat hikayemden örnekler vererek gerçekleri anlamalarına yardımcı olma düşüncemdir. En başta şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki, burada dile getirdiğim tüm hususları belgeleri ile birlikte ispata hazırım.

Liseyi bitirince severek ve isteyerek hedeflediğim zorlu sınav, fiziki yeterlilik ve mülakat sonrasında, yine aynı zorlukla tamamladığım eğitim ve öğretimi müteakip 1987 yılında bir asker olarak göreve başladım. Fiilen otuz bir yıl görev yaptığım bu süre içerisinde;

-Mesleğimin ilk yılından itibaren sonuna kadar hiç eksilmeyen vatan sevgisinin verdiği hazla görev yaptım.

-Severek ve isteyerek aziz vatanımızın dokuz ayrı iline evimi taşımak zorunda kaldım.

-28 Şubat döneminde eşimin başının kapalı olması nedeniyle soruşturmaya maruz kaldım.

-Kıymeti harbiyesi kalmadığı için sayısını unuttum ama, herkese nasip olmayacak şekilde yüz ondan fazla ödül ile mükafaklandırıldım.

-Bu süre zarfında, eşimin ve çocuklarımın yaşadığı mağduriyetleri, zorlukları hiç anlatmayacağım, çünkü bunların hiç birisi vatan sevgisinin önünde yer alamazdı.

Tüm bunları neden anlattım biliyor musunuz? Hayır kendimi övmek için değil. Bundan sonra anlatacaklarıma ışık tutsun diye. Tüm bunlardan sonra ne oldu? Anlatayım:

Daha önce benimle aynı ilde görev yapmış ve başka bir ilde görevli iken katılmış olduğu faaliyetler nedeniyle hakkında soruşturma açılan bir meslektaşımın, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak benim de ismimi vermesi neticesinde gözaltına alındım. İddianamede, benim hakkımda yapılan soruşturma neticesinde; bylock bulunmadığı, dergi gazete aboneliğimin olmadığı, vakıf ve dernek üyeliğimin olmadığı, okullarda eğitim ve öğretim görmediğim, yurtlarda kalmadığım, Bank Asyada hesabımın olmadığı, bunlara ait işyerlerinde çalışmadığım gibi aklınıza gelen her hususla ilgili bir delil bulunmamasına rağmen sayın savcım tanık beyanına dayanarak yeterli delil bulunması nedeniyle terörist olarak yargılanmam gerektiğine karar verdi. Tutuklanma talebiyle sevk edildiğimiz hakim tarafından aynen şu cümlelerle “Sanıklar hakkında iddia edilen hususların sadece bir tanık beyanına dayanması, ayrıca bu iddialarında devletimizce benimsenen 17/25 Aralık öncesine ait olması nedeniyle tutuksuz yargılanmalarına” kararı verildi ve serbest bırakıldık. Bu arada önce açığa alındım sonra KHK ile ihraç edildim. Yargılama başladı, bu süre zarfında ankesör ve ardışık arama olmadığına sadece bana ait olan ama eşimin kullandığı telefonun bir büfeden yaklaşık bir dakika süresince on bir kere cevapsız çağrı bulunduğuna dair polis raporu da geldi. Bununla ilgili savunmamızı, söz konusu aramanın dershanesinin önündeki büfeden kızımız tarafından yapıldığını izah ettik. Bu arada dosyama, itirafçı olan 1994 yılında beraber görev yaptığım bir arkadaşımın o yıllara ait benimle ilgili bir beyanı eklendi. Duruşmada buna itiraz ettiğimde hakim yeniden ifadesinin alınmasını istedi. Aynı şahıs bu defa benimle ilgili herhangi bir şey bilmediğini beyan etti. Velhasıl karar duruşmasına kendinden gayet emin bir şekilde beraat kararını almaya eşimle birlikte gittik. Karar; 1994 yılından beri örgüt üyesi olduğuma dair yeterli delil bulunması nedeniyle 6 yıl 10 ay 15 gün hapis. Sözün bittiği yer...

Gözaltı işleminin uygulandığı günden itibaren ailemle birlikte yaşadığımız mağduriyetleri çok fazla anlatmaya gerek yok sanırım. Kendi suçlarını gizlemek için halen devam eden planlı ve programlı öyle bir algı oluşturdular ki, acaba benimde başıma bir şey gelirmi korkusundan bırakın arkadaşı dostu kendi akrabalarımız bile bize sırt çevirdi. Bir vebalı gibi her insanın korktuğu çekindiği, ağaç kökü yemesi gereken bireyler haline geldik. İşte yukarıda detayını vermeye çalıştığım otuz bir yıllık meslek hayatımın sonunda maruz kaldığım durum. Ve benim gibi on binlercesi var maalesef.

Yukarıda izah ettiğim üzere, gençlik yıllarından itibaren 31 yılını vatan için harcamış birisi olarak, herhangi bir suç işlememiş olmama rağmen aynı vatanda bir hain bir terörist olarak yaşamaktansa, tüm ağırlıklarımı, yüklerimi, ayağımdaki prangaları, alnımdaki lekeyi velhasıl Türkiye’ye dair neyim varsa geçerken Meriç’in sularına bırakarak buraya geldim.

Yazardan başka yazılar

Justice for Humanity'ın daha fazla makalesini keşfedin

Being the Child of a Family Victimized by Decree-Laws -2

2 dk

5

34

Being the Child of a Family Victimized by Decree-Laws -2

Na 15 juli begonnen onze buren over ons te zeggen: "Steek hun huis in brand!"

Justice for Humanity

KHK'lı Bir Ailenin Çocuğu Olmak-2

2 dk

1

31

KHK'lı Bir Ailenin Çocuğu Olmak-2

15 Temmuz’dan sonra komşularımız bizim için “Bunların evini yakın!” demeye başladılar.

Justice for Humanity

logo

Sessizlik, özgürlüğün en büyük düşmanıdır.

VakıfNeden BuradayızHakkındaİletişim

Copyright © 2025, Trend Rights. Tüm hakları saklıdır.