
Bu olaylar benim için annemin sürgün edilmesi ile başlamıştı o zamanlar çok küçüktüm ama az cok bir şeylerin kötü gittiğini fark ediyordum, zaten sonrasında darbe oldu. Annemin babamın ve arkadaşlarımın anne babalarının işleri ve özgürlükleri ellerinden alındı. Herkesin hayatı bir gecede değişmişti. Sonrasında annem ve babam valizlerini hazırlayıp gittiler, polis sorgusuna gitmişler ama kötü etkilenmememiz için bunu bizden sakladılar. O gün beni okula gönderirken sanki hiç geri dönmeyecekmiş gibi konuşmuşlardı, kardeşime ablalık etmem gerekebileceğini söylemişlerdi. Ben o zaman küçüktüm bir şey anlamamıştım.
O dönemlerde okulda çok zorluk çektim. Matematik öğretmenim, aynı okulda çalıştığı bir öğretmeni şikayet etmişti ve meslekten atılmasına sebep olmuştu. Bizim gibi ailesinde KHK mağduru olan kişilerden nefret ederdi ve bunu da her fırsatta yansıtırdı. Beni tüm okul tanıyordu, annem ve babamın KHK mağduru olduklarını . Öğretmenlerim bu yüzden bana sürekli kızarlardı, derste darbe sırasında ölen insanları ve tankta ezilen insanları sanki onları ben ya da ailem öldürmüş gibi, izletirlerdi. Ailecek o dönemde çok zorluk çekiyorduk , öğretmenlerim de bu kadar üzerime gelince ağlardım. Ağladığım zaman da “ağlayacaksan dışarıda ağla” derlerdi sert bir şekilde.
Resim öğretmenim yaptığım resimler yarışmayı kazanmasını engellemek için hile yapardı. Güzel resim yapmama rağmen bana sürekli “senden hiçbir şey olmaz” diyerek hakaret ederlerdi. Sınıftaki öğrenciler ise sırama hakaretler yazılı kağıtlar koyarlardı. Bir keresinde sınıfta yazı tahtasının önünden geçerken bir öğrenci kafamı tutup tahtaya carpmıstı.O an iliklerime kadar bu ülkede bizi “insan” gibi görmediklerini anlamıştım. Beni sadece benim gibi ailesi mağdur olanlar anlıyordu. Sadece birbirimiz ile sırlarımızı paylaşıp dertleşebiliyorduk. Bizlere karşı öğretmenlerin ve okul arkadaşlarımızın muameleleri o kadar kötüydü ki. Bazı arkadaşlarımın kafasını tuvalete bile sokmaya çalışmıslardı.
Ülkede o kadar baskı havası hakimdi ki, arkadaşlarımla birbimizin evine gidip gelirken bile tedirgindik, geçtiğimiz yollarda kamera varsa yüzümüzü göstermeden geçmeye çalışırdık.
Bu arkadaslarımın küçük kardeşleri evcilik değil hapishane oyunları oynarlardı oyuncaklarla…
Bir dönem ailem polisten saklanmak zorunda kaldı o zaman evde çok büyük gerginlik vardı, çoğunlukla kardeşimle ben babaannemde kalırdık. Birgün kardeşim parkta oyun oynarken düşüp nefessiz kalmıştı ve hiç kimse bir şey yapmamıstı. Çevremiz bize öyle kötü bakıyordu ki ölsek üzülmek yerine “bir teröristten daha kurtulduk” deyip mutlu olurlardı. Kendi ülkemizde tamamen yalnızdık .
Sonrasında liseye geçtiğim zamanda başka bir yere taşındık. Orası da küçük bir ilçe olduğu için, ailemin işten çıkarıldıklarını herkes kısa sürede öğrenmişti. Bizim gibi olan bazı ailelerin evleri taşlanmıştı. O ailelerin hepsi dağıldı, tekrar hapse atılan abiler oldu, Meriç’ten geçerek ülkeyi terketmeye çalışırken yakalanan bir aile oldu. O abla hamileyken ayağına kelepçe takıldı. Ailenin küçük bir kızları vardı. Tekrar başımıza bir şeyler gelmesin diye onları ziyaret etmeye gizli gizli giderdim. Bazen motorla giderdim kurye gibi, çevredekiler beni kurye zannetsin diye. Film sahnelerindeki her şey yaşandı. Ziyaretimde o küçük çocuğun gözlerindeki korkuyu hep görüyordum. Ağlıyordu bazen ve ben ona sarılıp onun yaralarını sarmaya çalışıyordum ve hep düşünüyordum: Bu çocukların ne suçu var, bu çocukların hakkı nasıl ödenecek, nasıl kimsenin vicdanı sızlamıyor hala, diye ...
Yeni başladığım okulumda da bazı çocuklar ailem hakkında kötü şekilde konuşuyorlardı, sürekli bana hakaret ediyorlardı, beni tehdit ediyorlardı. Bu kadar kötü muamele karşısında okulu bırakmak zorunda kaldım (liseyi dışarıdan okuyarak 1 sene erken bitirdim). Sonrasında benim hakkımda sürekli “senden hiçbir şey olmaz” diyen ve bana resim dersinde sürekli düşük not veren ortaokul öğretmenimin okuduğu güzel sanatlar fakültesininde resim bölümü kazandım .
Üniversiteye başlamıştım ama ülkedeki kötü kaderimiz değişmemişti. Üniversite oryantasyon eğitimi sırasında, üniversite hocamız, 18 yaşıma geldiğimde adımıza işlem başlatılacağını söyleyerek beni ve benim gibileri tehdit etmişti. Bu durum benim hayatım içinn kırılma noktası olmustu. Ülkemizde yaşıyorduk ama aslında yaşam hakkımız yoktu, sürekli diken üstünde tedirgin ve korkarak yaşıyorduk. O zaman içimdeki küçük kızın ve nice çocukların ellerinden tutma kararı almıştım.
Sonra yurt dışına iltica ettik ve artık kendimi özgür hissediyorum. Şimdi kamptayım, burada çocuklarla birlikte resim yapıp, koşturup oynuyorum.
İnşallah herkes en kısa zamanda özgürlüğüne kavuşur. Tüm çocuklar ve herkesin içindeki küçük çocuk özgür olur. Allah’a emanet olun…
Yazardan başka yazılar
Justice for Humanity'ın daha fazla makalesini keşfedin

2 dk
5
21
Na 15 juli begonnen onze buren over ons te zeggen: "Steek hun huis in brand!"
Justice for Humanity

2 dk
1
21
15 Temmuz’dan sonra komşularımız bizim için “Bunların evini yakın!” demeye başladılar.
Justice for Humanity