Cezaevi görüşünde annem beni tanıyamadı ve bu üzüntüyle kısa süre sonra evlat hasreti ile vefat etti. Ben ise annemin öldüğünü tahliye edildiğim gece öğrendim.
Yetmez mi...
200 bine yakın insan gibi; hiçbir soruşturma yapılmadan, tek satır ifadem alınmadan, TRT’deki görevimden 672 sayılı KHK ile ihraç edildim. Mesleğimi yapmama izin verilmedi.
30 yıllık hakkım gasp edildi.
30 yıl önce Zaman Gazetesinden kısa bir süre çalışmam gerekçe gösterildi. (Böyle bir suç yok anayasamızda)
Oysa ki; gazetenin Genel Müdürü Hüseyin Gülerce, Başyazarı Fehmi Koru, Genel Yayın Yönetmeni Nabi Avcı, yazarlardan Yasin Aktay, Ahmet Davutoğlu, Nihal Bengisu Karaca, İbrahim Kalın v.s... hakkında tek satır soruşturma bile açılmadı.
Yani yıllar önce hazırlanan listelerin gereği; bir adalet tiyatrosunda gariban Anadolu çocukları kıyıma tabi tutuldu. Adı geçen yapı ile dün kol kola gezenler ödüllendirildi. Pensilvanya’da çekilmiş bir fotoğrafımız olmadığı için de bize zindanın yolu gösterildi. Cezaevi görüşünde annem beni tanıyamadı ve bu üzüntüyle kısa süre sonra evlat hasreti ile vefat etti. Ben ise annemin öldüğünü tahliye edildiğim gece öğrendim. Yapılan zulmü; mahkeme salonlarında haykırsam da kimse duymadı, görmedi. Çünkü; adaletin timsali gözleri bağlı Themis’in elindeki kılıç kırılmış, terazi ise bozulmuştu.
Hz. Ömer’in adaleti narası ile yönetime gelenler zulüm yaparken; sözde müslümanlar yapılan zulüm karşısında bir kez olsun itiraz etmedi, hatta destekledi ve alkışladı, ne adalet kaldı ne de Ömer!
15 Temmuz öncesi; 23 vilayet 166 ilçeye sürgüne gönderildim. Zulme uğradığımı her ortamda haykırdım, çünkü vatanıma ve milletime hiçbir zaman ihanet etmedim. Ne darbeye karıştım ne darbeye taraf oldum, ilk anda; “namlusu halka çevrilmiş tanka selam durmam” diyerek tepki gösterdim. Ama dert darbe değilmiş, kurt kuzuyu yemeye karar vermiş.
Yere düşünce; tilki ile plan yapıp, kurt ile avlanıp, koyun ile yas tutan maskeli dostlarımı ve akrabalarımı tanıdım. Bir de “oh olsun”, “iyi oldu” diye kıs kıs gülen insanlar var ki onları da not ettim.
Düşmeyince anlaşılmazmış, düştüm ve gördüm.
Dalgalar sert esti ama gemide toz ve kir bırakmadı.
Bu süreçte kimseye baş eğmedim, başım önümde gezmedim, hiçbir faniye de soytarılık yapmadım.
Merhamet değil adalet istedim ama olmadı...
Makamınız, dünyanız sizin olsun, tepe tepe kullanın demekten başka da elimden bir şey gelmedi.
Allah dedim, yutkundum, Ağustos sıcağında kar yağdı ocağıma, üşüdüm...
Bu kış da geçecek ama yediğim ayazı hiçbir zaman unutmayacağım.
Başkalarının evindeki yangından yemek pişirenler, yapılan zulme ses çıkarmayıp destek veren maskeli dostlarım sizler de yapılan bu zulmün suç ortağısınız, sizi de hiç unutmayacağım!
Yapamadım, başaramadım, olmadı, fırıldak gibi dönemedim! Ama gerçek dostlarıma, aileme, çocuklarıma onurlu bir duruş bıraktım.
Yetmez mi!
Ağustos 2022 (Meriç’i geçenlerden)
Yazardan başka yazılar
Justice for Humanity'ın daha fazla makalesini keşfedin
2 dk
5
21
Na 15 juli begonnen onze buren over ons te zeggen: "Steek hun huis in brand!"
Justice for Humanity
2 dk
1
21
15 Temmuz’dan sonra komşularımız bizim için “Bunların evini yakın!” demeye başladılar.
Justice for Humanity